“`html
Değerli katılımcılar, hepinize en içten selamlarımı iletiyorum. IDEF 2025 açılışında sizlerle birlikte olmanın mutluluğunu yaşıyorum. Farklı ülkelerden gelen konuklarımıza İstanbul’a hoş geldiniz diyorum.
Öncelikle Milli Savunma Bakanlığı başta olmak üzere tüm kurumlarımızı tebrik ediyorum. İleri teknolojiye sahip savunma ürünleri sergileyen firmalarımıza teşekkürlerimi sunuyorum. Bu fuarda, bir milletin bağımsızlık mücadelesini görmekteyiz. Her yıl artan ilgi bizlere onur vermekte. 99 ülkeden 219 heyeti temsilen toplamda 937 katılımcıyı ağırlıyoruz. 1000’e yakın yerli ve 400’ün üzerinde yabancı firma, güvenlik alanındaki yeniliklerini 6 gün boyunca tanıtacak.
Bu fuarda sergilenen ürünlerin yalnızca tanıtım ve satış amaçlı olmadığını bilmenizi isterim. Amacımız uzun vadeli işbirlikleri oluşturmaktır. Türkiye olarak buna hazırız ve çok yönlü işbirliklerine açığız. IDEF’te yer alan tüm firmalara başarılar diliyorum. IDEF 2025’in sektörler arasındaki ilişkileri güçlendirmesini ve dostluğumuzu pekiştirmesini umuyorum.

Dünya üzerindeki güç dengeleri yeniden şekillenmekte ve her geçen gün yeni bir krize merhaba demekteyiz. Gelecekte ne olacağını kimse öngöremiyor. Kural odaklı uluslararası sistemin yerini, kim güçlüyse ona göre belirlenen yeni bir düzen alıyor. Haklının hakkını arayabileceği mekanizmalar artık işlevsiz durumda. Türkiye, tarihi konumu itibarıyla bu yeni durumun en çok hisseden ülkelerinden biridir. Gazze’deki insanlık dramı, İsrail’in bölgedeki saldırılarına karşı duruşumuz gerekmektedir. Etrafımız ateşle çevriliyken bunu boş laflarla değil, gerçek bir ciddiyetle ifade etmemiz gerekiyor. Açlıktan perişan olmuş çocukların durumu bizim sorunumuzdur.
Suriye’deki gelişmeler de bizler için kaygı vericidir. Karadeniz’deki çatışmalara kadar her an istikrarsızlık bizim için önemli bir konudur. Hiçbir ülkenin iç işlerine müdahale etmeyi istemiyoruz fakat bölgemizde huzur, barış ve dayanışma bekliyoruz. Bunun için gerekli tüm adımları atmaktan çekinmiyoruz. Zulum karşısında sesimizi yükseltmeliyiz. İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarını dünya gündeminde tutmaya ve diplomatik girişimlerimizi artırmaya kararlıyız. Önceliğimiz alevlerin dinmesi ve insani yardımların ulaştırılmasıdır. Kızılhaç gibi kuruluşların yardımına dahi izin verilmemesi kabul edilemez bir durumdur. Netanyahu, tarihsel olarak bilinmiş zulümleri bile geride bırakmaktadır. Gazze’de bebekler hayatını kaybederken bu duruma sessiz kalamayız.
Açlık ve kıtlık tehlikesi gündeme gelirken, uluslararası toplumu insanlık adına birleşmeye çağırıyorum. Gelin, bu katliama karşı çıkalım. Aksi takdirde, bu kan lekesi yalnızca Netanyahu’nun değil, Gazze’deki dramı görmezden gelen herkesin üzerine sıçrayacaktır. Türkiye, başından beri adil ve sürdürülebilir bir dünya için çaba sarf etmektedir. Küresel trajedilerin önlenmesi adına her türlü adımı atmayı hedefliyoruz.

Bir diğer ilkemiz şudur: “Savaşa hazır ol, eğer barış istiyorsan”. Onuruyla yaşamak için savunma sanayimizi güçlendirmek zorundayız. Bunun yolu da yerli ve milli savunma ürünlerimizden geçiyor. Dışa bağımlılığın sonuçlarını acı bir şekilde deneyimledik. Geçmişte, Kıbrıs hadi olaylarında ve 90’larda yaşadığımız terör mücadelelerinde yetersiz destekler aldık. O dönemde furya ambargolar ülkemizi etkisi altına aldı. Ayrıca, Esad’la yaşanan sorunlarda da aynı karşılıksız durumu gözlemledik. Türkiye’nin hava savunma sistemleri bile ulusumuzdan alınıp götürüldü. Libya ve Karabağ’daki çatışmalara da benzer uygulamalar yansıtıldı. Misal, bize yapılan tüm ambargolar yeni fırsatlar yarattı ve biz bu fırsatları değerlendirmeyi başardık. Tasarladığımız insani ve proaktif politikalarla birlikte savunma ve güvenlik yatırımlarımıza büyük hız verdik. Dışa bağımlılığımız artık geride kaldı ve savunma sanayinin yerlilik oranı %80’in üzerine çıkmış durumda. 20 milyar doları aşan ciromuzla savunma sanayimiz adeta bir başarı öyküsü yazıyor. Tüm ihtiyaçlarımızı yerli kaynaklarla karşılıyoruz. SİHA’larımız dünya çapında ses getirmekte ve kendi savaş gemisini geliştiren 10 ülkeden biri olmanın gururunu yaşıyoruz.

Bugün Türkiye, dünya genelindeki en büyük 11. savunma ihracatçısı konumuna gelmiştir. Araçlarımız büyük bir ilgi görmekte ve talep edilmektedir. 2024’te savunma ve havacılık ihracatımız %29 artışla 7 milyar 154 milyon dolara ulaşmıştır. Yakın gelecekte rekabet gücümüzü daha da artırmayı hedefliyoruz. Ülkemizin en büyük avantajı ise nitelikli ve dinamik insan gücüne sahip olmasıdır. Her alanda teknolojik gelişmelerimizi ileri taşıyacak yetenekli bireylerimiz var. Tüm bu başarıların arkasındaki kurumlarımıza ve firmalarımıza teşekkür ediyorum. Türk savunma sektörüyle gurur duyuyoruz ve gelecekte çok daha iyi bir konuma ulaşacağımıza inanıyoruz. Tam bağımsız Türkiye hedefi doğrultusunda, dostlarımızın güvenini kazanmış, düşmanlarımızı ise korkutmuş bir ülke olmak için çalışmalarımıza devam edeceğiz.

“`